AMA SEN HİÇ OTİSTİK BİRİNE BENZEMİYORSUN!

AMA SEN HİÇ OTİSTİK BİRİNE BENZEMİYORSUN!

AMA SEN HİÇ OTİSTİK BİRİNE BENZEMİYORSUN!

Son zamanlarda sosyal medya aracılığı ile birçok kişi otistik olduklarını, kendilerini ve deneyimlerini anlatmaya başladılar. Her bir otistik bireyin birbirinden farklı olmasına rağmen ortak özellikleri genellikle ergenlik yıllarının başlangıcından sonra ya da genç yetişkinlik döneminde tanı almaları ve toplum tarafından “sen hiç otistik birine benzemiyorsun!”, “otizm erkeklerde görülür, sen otistik değilsin” ya da “sen yeterince otistik değilsin” gibi söylemlerle karşı karşıya kalmalarıdır.

2013 yılında Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından yayınlanan ve ülkemizde yaygın tanı koyma aracı olarak kullanılan DSM-5 otizm spektrum bozukluğu belirtileri yaşamın ilk 3 yılında gözlendiğini savunur. DSM-5 tanılama ölçütlerine göre otizmli birey günlük hayatını etkileyecek derecede toplumsal iletişim ve etkileşimde (karşılıklı konuşamama, yüz ifadelerinin eksikliği, göz teması kuramama ya da akranlarına ilgi göstermeme gibi) sorun yaşar ve kısıtlayıcı ve tekrarlayıcı davranışlara  (el çırpma gibi yineleyici motor davranışlar, değişikliklere karşı aşırı tavır gösterme,  herhangi bir ya da birkaç objeye karşı aşırı ilgili olma, nesnelerin kokularına, dokularına ya da renklerine veya sese karşı aşırı hassas olma ) sahiptir.   

Alandaki son çalışmalara göre otizm erkeklerde kadınlardan 3,1 katı oranında sıklıkla görülmektedir. Çalışmalar ayrıca kızların genellikle erkeklerden daha geç tanı aldıklarını ortaya çıkarmıştır. Bu durum son zamanlarda otizmde cinsiyet farklılıkları konusunun dikkat çekmesine ve sıklıkla bu konuya yönelik çalışmalar yapılmasına neden olmuştur.  Yapılan çalışmalar sonucunda otistik kızlar ve erkekler arasında farklılıklar olduğu bulunmuştur.  Bu farklılıklar:

  • Maskeleme (kamufle etme) : Maskeleme sosyal ortamlarda otistik bireyin sosyal ortama bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde uymaya çalışmasıdır. Maskeleme davranışı erkeklerde de görülmekte birlikte sıklıkla otistik kızlar arasında görülür.
  • Tekrarlayıcı ve yineleyici davranışlar: Otistik kızlar, otistik erkeklerden daha az oranda tekrarlayıcı ve kısıtlayıcı davranışlar gösterirler. Ayrıca otistik kızlar, normal gelişim gösteren kızlar gibi ünlü insanlara ya da hayvanlara karşı aşırı ilgi duyabilirler.
  • Sosyalleşme: Otistik kızlar sosyalleşmenin öneminin genelde farkındadırlar ve bunun için çaba gösterirler.  Ergenlik yıllarına ya da genç yetişkinlik dönemine kadar normal gelişim gösteren kızlarla genellikle yakın derecede sosyal davranışlar sergilerler.
  • Dil gelişimi: Otistik kızlar, otistik erkeklere göre daha iyi bir dil gelişimine ve hayal gücüne sahiptirler.
  • Diğer durumlar: Otistik kızlar genellikle kişilik bozukluğu, depresyon, anoreksiya nevroza (yemek bozukluğu ) tanısı alırlar. Otistik kızlar ayrıca mükemmel olma eğilimdedirler ve grup içerisinde diğerlerini kontrol etmek isterler.

Yukarıda bahsedilen ve genellikle kızlarda görülen bu özellikler, kızların yanlış tanı almasına ya da geç tanı almasına sebep olmaktadır. Bunun nedeni ise ülkemizde de kullanılan yaygın tanı araçlarının otizmde cinsiyet farklılıklarını göz önüne almadan hazırlanmış olması ve erkek otistik özelliklerine dayanarak hazırlanmış olmasıdır. Bu durum da otistik kız çocuklarının ve ailelerinin yıllar boyunca yaşadıkları problemleri adlandıramaması ve yanlış tanılar sebebiyle bireyin gerekli desteği ailesinden veya okuldan alamamasına neden olmuştur.

Otizmi acil olarak “sosyal ilişkilerde problem, göz teması kuramama, karşılıklı anlamlı konuşamama, el çırpma ya da etrafında dönme gibi yineleyici davranışlar” kalıbından çıkarmak ve cinsiyet farklılıklarını göz önünde bulundurarak değerlendirme yapmak tüm toplumun faydasına yarar olacaktır.

 

Hatice Gündeşlioğlu

Warwick Üniversitesi